HERŞEY TÜRKİYE İÇİN!
  29 HAZİRAN 2008 ULUSA SESLENİŞ KONUŞMASI:
 

Pazar, 29 Haziran 2008

Image

ULUSA SESLENİŞ (HAZİRAN 2008)

Sevgili vatandaşlarım...

Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum.

Bu ayki buluşmamızın bizim için bir farklılığı, bir ayrıcalığı, bir güzelliği var.

Şu anda sizlere Ankara Aydınlıkevler Anadolu İletişim Meslek Lisesi stüdyosundan sesleniyorum.

Bu sebeple hem bizim için, hem ülkemiz için son derece anlamlı bir buluşma gerçekleştiriyoruz.

Okullarımızın geldiği seviyeyi göstermesi bakımından, karnelerini bu ay alarak yaz tatiline giren bütün çocuklarımız adına burada bulunmaktan büyük bir mutluluk ve heyecan duyuyorum.

Bu ay içinde yaptığımız sürpriz bir ziyaret sırasında buradaki imkânları ve çalışmaları gördük, bu güzel gelişmeleri sizlere de yansıtabilmek için çekimimizi burada gerçekleştirmeyi uygun gördük.

Bu sayede, lise seviyesindeki bir okulumuzun sahip olduğu teknik imkânları ve kendi meslek kolunda ulaştığı kapasiteyi göstermesi bakımından son derece çarpıcı bir örnek ortaya koymuş oluyoruz.

Aydınlıkevler Ticaret Meslek Lisesi’nin geçmişi 1974 yılına kadar gidiyor, köklü bir eğitim ocağımız...

1992 yılında bu çatı altında yeni bir oluşumla Ankara Anadolu İletişim Meslek Lisesi kurulmuş, o günden beri de bu alanda önemli sayıda mezun vermiş, Ankara başta olmak üzere iletişim sektörüne değerli elemanlar kazandırmış.

2006 yılında Anadolu Ticaret Meslek Lisesi’nin de kurulmasıyla birlikte burada Ankara için hem son derece önemli bir eğitim potansiyeli oluşmuş, hem de bölgeye kalifiye iş gücü kazandırma imkânı sağlanmış.

Hali hazırda 206 öğretmenimizle 3000 öğrencimize hizmet veren bu örnek liselerimizde Radyo-Televizyon, Sigortacılık, Bilişim Teknolojileri, Bilgisayarlı Muhasebe, Büro Yönetimi ve Sekreterlik alanlarında eğitim veriliyor.

Bu liselerimizden her yıl 700 öğrencimiz mezun oluyor ve son dört yıldır bu öğrencilerimizin tamamı okullarını bitirdikten sonra hemen istihdam ediliyor.

Burada, üst seviyede donanıma sahip 7 bilgisayar atölyesi ile 1 elektronik atölyesi öğrencilerimize hizmet veriyor...

Bunun yanında 2003 yılından itibaren aşama aşama donanımını tamamlayarak bugün sektörün ihtiyaç duyduğu her türlü yayını hazırlama kapasitesine ulaşan bir radyo televizyon stüdyosu var.

İşte bu program o stüdyoda çekiliyor.

Değerli vatandaşlarım...

Türkiye’de artık bir şeylerin iyiden iyiye değişmekte olduğunun en güzel örneklerinden biri olduğu için bugün bu programı burada çekmeyi tercih ettik.

Hem bütün okullarımız gibi liselerimizin de son dönemde kazandığı ilerlemeyi göstermek, hem de mesleki eğitimin bir ülke için ne anlama geldiğini açıkça ortaya koymak için bu lisemiz gerçekten de son derece çarpıcı bir örnek...

Ancak inanın tek örnek değil...

Bugün Türkiye’nin her okulu birkaç yıl önceki durumundan çok daha ileri bir seviyeye, çok daha zengin imkânlara sahip duruma gelmiştir.

Eğitim sistemimiz sadece nicelik açısından değil, nitelik açısından da çıtasını her geçen gün yükseltmektedir.

Hükümet olarak biz alınan bu mesafeyi, yakalanan bu gelişme çizgisini son derece önemli görüyoruz.

Bu çerçevede bu gelişmeyi birkaç örnekle sizlere de izah etmek, bu güzel haberleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ülkemizin ve milletimizin geleceği için ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu bildiğimiz için hükümet olarak bütçemizden en büyük payı eğitime ayırmayı gerekli görüyoruz.

Bu bizim ülkemize ve bu çağımıza yakışan bir eğitim seviyesini yakalamakta ne kadar samimi ve kararlı hareket ettiğimizin de bir göstergesidir.

Bakınız 2002 yılında 7,5 milyar YTL olan Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini, bu yıl itibariyle yaklaşık 23 milyar YTL’ye yükselterek, 2002 yılına göre tam % 207’lik bir artış sağlamış durumdayız.

Hükümet olarak bu kaynakları doğru, adil ve yerinde kullanarak eğitim alanında çok önemli yatırımlara imza attık.

24 bini “Eğitime % 100 Destek Kampanyası”nda olmak üzere toplam 123.000 yeni dersliğin yapımını tamamlayarak eğitim sistemimize kazandırdık.

Acil okul ihtiyacı olan 153 yerleşim birimine kısa süre içerisinde kurulabilen taşınabilir eğitim kurumları inşa ettik.

414 adet yeni ilköğretim ve ortaöğretim, 55 adet yüksek öğretim olmak üzere toplam 469 adet öğrenci yurdu hizmete açtık.

501 adet spor salonunun ve 93 adet çok amaçlı salonun yapımını tamamlayarak öğrencilerimizin hizmetine sunduk.

Değerli vatandaşlarım...

İmkânları diğer bölgelere kıyasla daha az olan bölgelerimize de özel ilgi göstermenin, eksiklerini gidermenin gayreti içinde olduk.

Gecekondu bölgelerinde ve az gelişmiş yerleşim birimlerinde yaşayan çocuklarımızın da okul öncesi eğitim hizmetlerinden yararlanabilmesi için gezici okulları devreye soktuk.

Okul öncesi eğitimde 2002 yılında % 11 olan okullaşma oranını % 29’a kadar yükselttik.

Bu kadar kısa zamanda bu artış gerçekten çarpıcı bir başarıdır, bize umut veren ileri bir adımdır, bunu da memnuniyetle ifade etmek istiyorum ve emeği geçenleri de tebrik ediyorum, kutluyorum. Başta bakanım olmak üzere.

2002 yılında ortaöğretimde okullaşma oranı % 50,6 iken, 2007 yılı itibariyle bu oranı % 58,6’ya yükseltmiş durumdayız.

Aynı şekilde yükseköğretimde de 2002 yılında % 27 olan okullaşma oranını da 2007 yılı itibariyle % 36’ya kadar çıkardık.

8 derslikli ve üzeri tüm okullarımıza ülkemizin neresinde olurlarsa olsunlar Bilişim Teknolojisi sınıfları kurduk.

Alt yapısı müsait olan tüm eğitim kurumlarımıza ADSL bağlantısı yaparak, öğrencilerimizin % 95’inin bu imkândan yararlanır hale gelmesini sağladık.

Bu okullarımızın sayısı 30 bini buluyor.

Bunun yanında 5.950 fizik, kimya, biyoloji ve fen laboratuarı, 1.046 adet mesleki uygulama ve 466 adet yabancı dil laboratuarı kurarak sisteme dâhil ettik.

Mesleki Teknik ve Yaygın Eğitimde Modüler Sistem’e geçtik.

Örgün ve yaygın eğitim dahil 599 adet dersin müfredatını analitik düşünce sistemini temel alarak ve çağın ihtiyaçlarını düşünerek yeniledik.

Ezbere dayalı sistemin yerine öğrenen, düşünen, değerlendiren öğrenciler yetiştirme hedefine yöneldik. 

Her zaman söylediğim gibi, öğrencilerimize 'oku, düşün, uygula ve neticelendir' prensibine dayalı bir eğitim müfredatı hazırlamanın gayreti içinde olduk.

Okullarımızın depreme karşı güçlendirilmesi için 2000-2002 yılları arasında toplam 1 milyon 10 bin YTL ödenek ayrılmıştı; biz bu rakamı 2003-2008 yılları arasında toplam 135 milyon 776 bin YTL’na kadar artırdık.

2008 yılında eğitim yatırımları için 235 milyon YTL ek ödenek tahsis ettik.

Bizim hedefimiz eğitim imkânlarını geleceğin ihtiyaçlarını da düşünerek en iyi seviyeye taşımak ve bu imkânları Türkiye’nin 81 vilayetine en adil, en yaygın, en yeterli biçimde dağıtmaktır.

Bunun için özellikle bir şeyi hatırlatmam gerekiyor. Özürlülerimizi bu programın içine aldık, onları da asla unutmadık, unutmuyoruz.

Sosyal güvencesi olsun olmasın ilk defa özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine devam eden tüm özürlülerimizin özel eğitim giderleri karşılanmaya başlanmıştır.

Bu iktidarımız  döneminde atılmış en önemli adımlardan bir tanesidir.

Özürlülerimizin eğitimi için ailelerine kişi başına aylık 406 YTL tutarında bir ödeme yapıyoruz.

Sevgili vatandaşlarım...

Türkiye’nin eğitim başta olmak üzere her alanda geleceğin ihtiyaçlarını da dikkate alarak meselelerini çözmesi, gerekli yatırımları yapması bir mecburiyettir.

Bunun için de ekonomimizin son beş buçuk yıllık dönemde yakaladığı istikrar çizgisini asla kaybetmemesi, hedeflerini kovalamaya devam etmesi gerekiyor.

Bu dönemde Türkiye ekonomisi, daha önce hiç görmediği kazanımlar elde etmiş, çok sağlam ve sağlıklı bir zeminde ilerlemeye başlamıştır.

Defalarca ifade ettim; ülke olarak her alanda büyük atılımlarla geçen son beş buçuk yıllık dönem içinde en önemli kazancımız istikrarımız olmuştur.

Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun istikrarımızı, istikametimizi, gidişatımızı korumak zorundayız.

Lütfen hatırlayınız:

Yıl 1979, Türkiye’de ekonomik kriz var.

Yıl 1982, Türkiye’de ekonomik kriz var.

Yıl 1987 Türkiye’de ekonomik kriz var.

1990, 1991, 1993 ve 1998 yıllarında yine Türkiye’de ekonomik kriz var.

Yıl 2000 Türkiye’de ekonomik kriz var.

Yıl 2001, Türkiye’de yine ekonomik kriz var.

Bunların hepsini, sizler de, bizler de bizzat yaşadık.

Her krizde biraz daha yoksullaştık, biraz daha kaybettik.

Dikkat ediniz, her iki yılda, üç yılda bir Türkiye krize sürüklenmiş.

Bir yıl, iki yıl geçici rahatlama olmuş, ama arkasından bir kriz gelmiş, Türkiye’nin varını yoğunu alıp götürmüş.

Bu krizler, milletimizin büyük çoğunluğunu fakirleştirmiş, gelir dağılımındaki uçurumu derinleştirmiş, gelecek umutlarını kırmıştır.

Hükümet olarak daha ilk günden Türkiye’yi her iki yılda, üç yılda bir krize sürükleyen bu istikrarsızlık, güvensizlik zeminini tedavi etmenin mücadelesine başladık.

Bu mücadelemizde zaman zaman engellerle, zorluklarla karşılaştık.

Bu ilerleme,  kalkınma, gelişme yolculuğundan bizi millet olarak hiç bir güç alıkoyamayacaktır.

Bizi alıkoyacak tek bir şey varsa o da, birlik ve beraberliğimizin bozulmasıdır.

O da, aynı gelecek hedefleri etrafında kenetlenemediğimiz zamandır.

Bu tuzağın farkında olmak, birlik ve beraberliğimizi herşeyin üzerinde tutmak, ortak değerlerimizi hep birlikte yüceltmek durumundayız.

Buna devam ettiğimiz sürece, bu duygu birliğini koruduğumuz sürece, Türkiye'yi tutabilene aşk olsun, diyorum.

İşte bu sayededir ki, Türkiye bugün dünyanın 17’inci, Avrupa’nın 6’ıncı büyük ekonomisi olmuştur.

İşte bu sayededir ki, Türkiye bugün 121 milyar Doları aşan bir ihracat rakamına ulaşmıştır.

Sevgili vatandaşlarım.

79 yılda  36 milyar Dolara ulaşmışken işte gördünüz  beş buçuk yılda 121 milyar Dolara çıktı.

İşte bu sayededir ki, Türkiye bugün 22 milyar Dolar küresel sermayeyi 1 yılda, evet, ülkesine çeken bir fırsatlar ülkesi olmuştur.

Bakınız, geçtiğimiz hafta içinde, dünyanın en büyük 18 uluslararası şirketinin üst düzey yöneticilerini 5. kez ülkemizde ağırladık.

Başkanlığını bizzat yürüttüğüm 5. Yatırım Danışma Konseyi toplantısında, bir tam gün boyunca, bu büyük şirketlerin yöneticilerinin öneri ve düşüncelerini aldık.

Dünya Bankası Başkan Yardımcısı, IMF Başkan Yardımcısı da bu toplantı da bizlerle birlikte oldu.

Aynı şekilde ülkemizin önemli Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, TÜSİAD, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı ve bunun yanında da YASED olmak üzere onlar da ülkemizden buraya katılmış oldular.

Dünyanın birçok ülkesinde büyük yatırımları olan, yüz binlerce kişiyi istihdam eden bu şirketler, Türkiye’nin son beş buçuk yılda gösterdiği performansı hayranlıkla ve takdirle izlediklerini ifade ediyorlar.

Türkiye bir başarı öyküsüdür diyorlar, millet olarak dünyaya örnek olacak bir başarı performansı gösteriyorsunuz, diyorlar.

Bu yatırımcılar, Türkiye’deki yatırımlarını artırmak için son derece istekliler, arzulular...

Bu dev şirketler, 2002’den önce Türkiye’de yoktular, ya da çok cüzi yatırımları vardı.

2003 yılına kadar, Türkiye’nin çekebildiği uluslararası yatırım miktarı yılda 1 milyar Doları aşamıyordu.

Ama bugün işte 2007 sonu itibariyle 2007 yılında 22 milyar Doları aştık, 2006'da bu 20 milyar Dolardı. Bu alanda dünyada 16., gelişmekte olan ülkeler arasında da 5. sıraya yükseldik.

Bu nasıl oldu?

Bu istikrarla, güven ortamının tesis edilmesiyle oldu.

Dev şirketlerin, uluslararası şirketlerin Türkiye’ye inanması, Türkiye’ye güvenmesi neticesinde oldu.

Türkiye’nin imajının değişmesi, Türkiye’nin uluslararası arenada itibarlı, güçlü bir konuma yükselmesi sayesinde oldu.

Türkiye bugün, 659 milyar Dolar milli gelir üreten, kişi başına gelirini 9.330 Dolara yükselten bir ülke olmuştur.

Bakınız, 79 senede Gayrisafi Yurtiçi Hasıla 230 milyar Dolardır. Ama 5 yılda biz bunun üzerine, evet, 429 Milyar Dolar ilave etmişiz. Geçmişle kıyaslanmayacak bütün bu gelişmeleri biz daima bir başlangıç olarak gördük.

Türkiye’nin çok daha iyi seviyeleri yakalayacağına inandık, yakalaması gerektiğine inandık.

Şimdi de kararlılıkla, cesaretle, samimiyetle yeni ve büyük hedeflere doğru hep birlikte ilerliyoruz.

Türkiye’yi karartmak isteyenlere, Türkiye’nin başarılarına gölge düşürmek isteyenlere, Türkiye’yi yeniden istikrarsız, güvensiz bir ortama çekmek isteyenlere asla prim vermiyoruz.

Bizim sözlüğümüzde, bizim lügatimizde artık “kriz” kelimesi yoktur, bir daha da asla olmamalıdır.

Beş buçuk yıl boyunca istikrar ve güven ortamına daima vurgu yaptım.

Şu içinden geçtiğimiz günlerde, bu iki kavramın ne derece hayati olduğu bir kez daha ispatlanmıştır.

Türkiye’de yeniden enflasyon canavarının hortlamasına izin vermeyeceğiz, bunun mücadelesini veriyoruz.

Türkiye’nin toplam ihracatının yeniden 30 milyar Dolarlı rakamlara gerilemesine müsaade etmeyeceğiz, biz ihracatı 250 milyar Dolara ulaştırmanın gayreti içinde olacağız.

Biz Türkiye’yi büyütme hedefimizden, milli gelirimizi 1 trilyon Dolara yükseltme hedefimizden asla taviz vermeyeceğiz.

Bunu 70 milyonluk bir millet olarak inşallah Cumhuriyetimizin 100. yılı 2023'te gerçekleştirmeyi hedefliyoruz..

Türkiye, dünyaya kapılarını kapatamayacak kadar büyük, o kadar önemli, geleceği o kadar parlak bir ülkedir. Küresel yatırımları artırmaya, küresel ticarette ağırlığımızı koymaya devam edeceğiz.

Önümüz açık, yolumuz aydınlık. İnanıyorum ki, biz hep birlikte Türkiye’yi şahlandırmaya, Türkiye’ye yeni rekorlar yaşatmaya, Türkiye’ye tarihi başarılar yaşatmaya devam edeceğiz.

Bundan hiç kimsenin şüphesi, endişesi olmasın.

Türkiye’nin pusulası sadece aydınlık ufukları gösteriyor, buna da her insanımızın inanmasını, güvenmesini istiyorum.

Aziz vatandaşlarım...

Şunu biliyoruz ki bugünün dünyasında ancak ekonomik kazanımlarını dünyaya açık, aktif, dinamik, inisiyatif kullanmak suretiyle korkmayan bir dış politika ile destekleyen ülkeler güçlü ve etkili olabiliyor.

Bu sebeple hükümet olarak göreve geldiğimiz ilk günden bu yana ülkemizin büyüklüğüne, milletimizin tarihi tecrübelerine yakışan bir dış politika anlayışıyla hareket etmenin gayreti içindeyiz.

Bu gayretlerimizin neticesi olarak bugün Türkiye uluslararası alanda dikkat çeken, takdir edilen, inisiyatif alan ve sözünü dinleten itibarı yüksek bir ülke konumuna gelmiştir.

Sadece kendi dış meselelerimize değil, dünya meselelerine de duyarsız değiliz.

Türkiye’nin tarafı olduğu anlaşmazlıkların çözümünde nasıl aktif bir barış diplomasisi yürütüyorsak, dünyadaki çeşitli anlaşmazlıklara çözüm arama çabalarına da en aktif şekilde katılmanın gayreti içindeyiz.

Bu konuda yardımı, desteği, arabuluculuğu talep edilen bir konuma ulaşmış bulunuyoruz.

Bunun bir örneği olarak Suriye ile İsrail arasında ilk etabı Mayıs ayında başlayan barış görüşmelerine hem aracılık, hem de ev sahipliği yaptık.

Bu görüşmelerin ikinci etabı yine Türkiye’nin gözetimi ve ev sahipliği ile bu ayın 15 ve 16’sında gerçekleştirildi.

Her iki tarafın ifadelerine de yansıdığı üzere görüşmeler yapıcı ve yararlı bir doğrultuda sürdürülüyor.

Ortadoğu’daki çatışmaların sona ermesi ve sürdürülebilir barış ortamının tesisi için böyle diyalog zeminlerinin son derece önemli olduğu bugün bütün dünyanın kabul ettiği bir gerçektir.

Türkiye’nin bu diyalog zemininin oluşmasındaki rolünü  bütün dünya yakından biliyor ve takdir ediyor.

Bölgemizde ve dünyada barışın tesisine yönelik çabalarımızı her seviyede sürdürmekte, barış çabalarına katkılarımızı devam ettirmekte kararlıyız.

Bunu, üzerimize düşen bölgesel, tarihi ve insani bir sorumluluk olarak görüyoruz.

Aynı anlayışla, medeniyetlerin yakınlaşmasına çok önemli katkılar sağlayacağına inandığımız Avrupa Birliği üyeliğimiz konusunda da samimiyetle çaba gösteriyoruz.

Zaman zaman uğradığımız haksızlıklara karşı dik duruyor, itirazlarımızı muhataplarımıza iletiyor, ama üyelik yolunda üstümüze düşeni yapmaya da devam ediyoruz.

Bu ayın 17’sinde gerçekleştirilen Türkiye-AB Katılım Konferansının Bakanlar düzeyindeki Beşinci Toplantısı’nda bu tutumumuzu, üyelik konusundaki ciddiyetimizi bir kere daha ortaya koyduk.

Dışişleri Bakanımız ve beraberindeki heyet müzakere sürecinin geldiği her yeni noktada AB yetkilileri ile görüşmeleri aynı kararlılık içinde sürdürüyorlar.

Ben de geçen hafta Avusturya’da bulunduğum süre içinde Avusturya Cumhurbaşkanı, Başbakanı ile bu konuları açık, net  görüşme fırsatını buldum ve görüşlerimizi de kendilerine aktardım.

Bazı ülkelerin genellikle iç siyasi gelişmeleriyle bağlantılı olarak Türkiye’ye karşı takındıkları haksız tutumları kendilerine de ifade ettim.

İnanıyorum ki bu türden temaslar Türkiye’nin yoluna çıkarılan engellerin bertaraf edilmesine olumlu katkılar sağlayacaktır.

Sevgili vatandaşlarım...

Haziran ayı bizim için dolu dolu geçen yoğun bir ay oldu.

Her ay olduğu gibi bu ay da ülkemizin çeşitli köşelerine ziyaretlerde bulunduk, milletimize hizmet verecek birçok tesisi hizmete açtık, insanlarımızla kucaklaşma imkânı bulduk.

13 Haziran’da Sinop Havaalanını uçuşa, Erfelek Barajı, Emniyet Müdürlüğü Binası ve Durağan Spor Salonu’nu hizmete açtık.

TOKİ tarafından yapımı tamamlanan 281 konutu sahiplerine teslim etmek üzere Sinop’taydık.

Hemen ardından 14 Haziran’da Bursa’ya giderek Bursa Hafif Raylı Sistemi Doğu Etabı’nı hizmete açtık.

Yine TOKİ tarafından yaptırılan 1.569 konutun anahtarlarını sahiplerine teslim ettik.

Bir gün sonra, 15 Haziran’da bu defa İzmirlilerle buluştuk, Karşıyaka Kavşağı-Çiğli Otoyolu’nu hizmete açarak, 19 yıl önce temeli atılan ve İzmirlilerin yıllardır beklediği Çevre Yolu’nu tamamlamış olduk, bunun mutluluğunu İzmirli vatandaşlarımla birlikte yaşadık.

Yine 35 yıl önce kurulan ama daha sonra yakıt sistemi ekonomik olmadığı için yıllar boyunca atıl vaziyette bekleyen Aliağa Kombine Çevrim Santrali’ni yeniden ekonomimize kazandıracak olan Çift Yakıt Dönüşüm Projesi’ni de törenle devreye soktuk.

1.2 milyar kilovatsaat kapasiteli bu tesisin üretimini, yakıt sistemini doğalgaza çevirmek suretiyle 6 kat daha ucuz hale getirdik, yeniden işlerlik kazandırdık.

35 milyon Dolarlık kaynakla yapılan bu dönüşümün maliyeti sadece 1.5-2 aylık üretimle karşılanacak, 12 ay tam kapasiteyle güvenli üretim gerçekleştirilecek, ekonomimize 250-300 milyon Dolar bir girdi sağlanacaktır.

Değerli vatandaşlarım...

20 Haziran’da bu defa Trabzon’da 20 Avrupa ülkesinde faaliyet gösteren uluslararası bir firmanın projesi olan Alışveriş ve Yaşam Merkezi’ni hizmete açtık.

21 Haziran’da Batman’daydık ve orada da Kasım 2006’da yaşadığımız acı sel felaketinde evleri yıkılan vatandaşlarımız için bir buçuk sene gibi kısa bir zamanda yapılıp bitirilen 1.237 adet afet konutunu sahiplerine teslim ettik.

Bunun yanında Milli Eğitim Bakanlığımızın, Sağlık Bakanlığımızın ve belediyelerimizin bölgedeki önemli tesislerini de hizmete açtık.

Batman Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösterecek 17 fabrikanın yine açılışını yaptık, 20 fabrikanın da temelini attık.

Batman için bu yatırımların ne kadar önemli olduğunu takdir edersiniz, bu yatırımlar Batman’ın çehresini değiştiriyor, değiştirecek.

GAP projesinin 2012 yılında tamamen devreye girmesiyle doğu illerimizde önemli bir canlılık yaşanacağı, bu bölgelerimizdeki kalkınma hızının hissedilir biçimde artacağı konusunda çok umutluyuz.

İnşallah bu şehirlerimizin makus talihi artık değişecektir, bu güzel günlerin ilk işaretlerini şimdiden görüyor, hissediyoruz.

Bizim muradımız Türkiye’nin bütün şehirleriyle kalkınması, bölgesel gelişme farklarının ortadan kalkmasıdır, inşallah önümüzdeki dönemde bu hedefimizi önemli ölçüde yakalayacağız.

Haziran ayı içinde her geçen gün büyüyen, gelişen savunma sanayimiz açısından çok önemli, çok değerli bir projeye, ATAK projesine de ilk adımı atmış olduk.

Bu proje kapsamında T-129 olarak bilinen, üstün niteliklere sahip, üstün hareket kabiliyetine sahip helikopterleri üretmeye başlayacağız.

Bu heyecan verici proje, savunma sanayi alanında son birkaç yılda gerçekleştirilen atılıma yeni bir boyut kazandırmış oluyor.

Göreve geldiğimizde 800 milyon Dolar seviyelerinde bir ciroya sahip olan savunma sanayimiz, 2007 yılı sonu itibariyle cirosunu 2 milyar Doların üstüne çıkarmış, ihracatını da 420 milyon Dolar seviyesine yükseltmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma oranı 2003 yılında % 25 seviyelerinde iken, 2007 yılı itibariyle bu oran % 42’ye kadar ulaşmıştır.

Bu oranı 2011 yılında % 50 seviyelerine ulaştırmayı hedefliyoruz.

Bunlar Türkiye için son derece önemli açılımlar, önemli ilerlemelerdir, emeği geçen herkesi bir kere daha kutluyorum.

Değerli vatandaşlarım...

Biliyorsunuz Haziran ayı boyunca Milli Futbol Takımımız hepimize tatlı ve tatlı olduğu kadar da heyecanlı, müthiş coşkular yaşattı.

Sporcularımızın Avrupa 2008 maçlarında gösterdikleri sıra dışı performans, sadece bizim değil, bütün dünyanın takdirini kazandı.

Maçların son anlarına kadar mücadeleyi bırakmayarak hedeflerine ulaşan gençlerimizin azmi, inancı, kararlılığı ve elbette kabiliyetleri her türlü takdirin üstündedir.

Ben de Viyana'da çeyrek final karşılaşmasında onları tribünden izleyenler arasındaydım.

Sadece bizler değil, bütün eksiklerine ve zorluklarına rağmen futbolcularımızın saha içindeki mücadelesinden ilham alan milyonlarca dünya insanı da ayyıldızlı takımımızla gurur duydu.

Ülkemizi başarıyla temsil eden milli takım ailemize, teknik heyetimiz ve futbolcularımıza, federasyon başkanımıza ve tüm diğer federasyon yetkililerimize burada bir kere daha teşekkür ediyorum.

Yarı finalde çok üstün bir oyun sergilememize rağmen bu kez olmadı.

Tarihinde ilk defa yarı final oynamak, ilk dörde girmek elbette milli takımımız için çok önemli bir başarıdır.

Ama çıkardığımız oyunla unutulmaz heyecanlar yaşatarak daha iyisini hak ettiğimizi de ortaya koyduk.

İnşallah daha iyi başarıları hep birlikte kutlayacağız.

Bunlar Türkiye’nin aydınlık yarınlarının işaretleridir, çok daha güzel günler bizi bekliyor ve olacak diyorum, inanıyoruz ve olacak, başaracağız.

Bu duygularla sözlerime son veriyor, sizleri sevgiyle selamlıyorum.

Kalın sağlıcakla...

 
  Bugün 6706 ziyaretçi (12301 klik) kişi burdaydı!  
 
AKPARTİ43@HOTMAİL.COM Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol